9 Haziran 2012 Cumartesi

PROFESYONELLEŞMENİN REKABET GÜCÜNE ETKİSİ





Türev Danışmanlık’ın beş markasında birisi olan Türev Yönetim Danışmanlığı olarak sektörüne, büyüklüğüne ve bölgesel yapılanmasına bakılmadan Türkiye’deki birçok şirketin profesyonelleşme adına daha uzun yollar kat etmesi gerektiği düşünüyoruz. Bu gözlemimizden hareketle Türev Eğitim Danışmanlığının Yöneticisi ve Kıdemli Yönetim Danışmanı Dr. Savaş Tavşancı tarafından profesyonelleşme üzerine yapılan bilimsel çalışmanın(*) sonucunu aktarmak ve ardından yorumlarımızı sizlerle paylaşmak istedik.

Kurumsallaşmanın önemli unsurlarından birisi olan profesyonelleşmenin artması, şirketlerin rekabet gücünü de artırmaktadır. Öyle ki Tavşancı’nın yapmış olduğu araştırmaya göre, profesyonelleşme üzerinde ki bir birimlik değişimin, şirketlerin rekabet gücüne 0,4 birim katkı yarattığı tespit edilmiştir.
Bu bağlamda profesyonelleşmenin ne demek olduğuna ve rekabet gücüne etkilerine gelin birlikte göz atalım.

Profesyonelleşme nedir? Profesyonel kime denir? Birçok yönetici ve çalışan bu profesyonel sözcüğünün arkasına saklanıp “ben profesyonelim” diyor. Fakat çoğu zaman yüklenen anlam doğru olmuyor. Türk Dil Kurumuna göre uzmanlaşmış veya ustalaşmış anlamına gelen profesyonelin özelliklerini şu şekilde tarif edebiliriz:

  • Yaptığı işin hem teorik hem de pratik anlamda uzman olandır.
  • Şirkette tarif edilmiş hiyerarşik düzene uyar.
  • İlişkilerden dolayı çalışanları kayırmaz, onları performansına göre değerlendirir.
  • İnsana insan olduğu için değer verir ve ona göre davranır.
  • Giyimi, kuşamı, konuşması ve davranışları ile şirketini çok iyi temsil eder.
  • Karşısındaki kişinin konumu önemser ve ona göre hareket eder.
  • Genel kültürü yüksektir.
  • İletişim becerisi yüksektir.
  • Hem şirket içinde hem şirket dışında tutarlı davranır.

Bu özellikler genişletebilir veya detaylandırabilir. Fakat Türkiye’deki birçok şirketin profesyonelleşmesine verdiği yönetim danışmanlığı hizmeti ile katkı sağlamış Türev Yönetim Danışmanlığı olarak profesyonelin en temel özellikleri yukarıda tarif edilenlerdir.

Bu aşamada ülkemizde aile şirketlerinin ağırlıkta olması nedeniyle aklımıza şu soru gelmiş olabilir. Aile şirketlerinde profesyonel kişi, sadece aile üyeleri dışında olan çalışan ve yöneticilerden mi ibarettir? Tek kelime ile HAYIR. İster şirket hissedarları ile kan bağı ilişkisi olmayan maaşlı çalışan ve yöneticiler, ister şirket hissedarları ile kan bağı ilişkisi olan aile üyeleri olsun yukarıdaki özellikleri barındıran her yönetici profesyonel tanımına girer.

Bu durumda profesyonelin bağlılıklarını ve etkinliklerini artırabilmek için, şirketin yapısı ve kültürü de kesinlikle profesyonelleşmelidir. Bunun için de firma bünyesinde, profesyonellerin uzmanlık bilgilerini ve sahip oldukları yetkileri rahatça kullanabilecekleri, kariyer imkanlarını açıkça görebilecekleri, istenilen performansı yakaladıklarında terfi edebilecekleri ve kendilerini geliştirebilecekleri bir yapı oluşturulmalıdır.

Sonuçta, profesyonelleşme hem ticari, hem organizasyonel anlamda şirketi geliştirir ve birçok sektörde şiddetli rekabet ortamının oluştuğu günümüzde şirketin rekabet gücünü yükseltir. Peki, rekabet gücünüzü artırmak için şirketinizin sektörüne, büyüklüğüne, ortaklık yapısına bakmaksızın hem şirketinizin hem çalışan ve yöneticilerinizin profesyonelleşme düzeyini artırabilecekken hala ne bekliyoruz! Yolunuz açık olsun…

Dr.Savaş Tavşancı
Kıdemli Yönetim Danışmanı
Türev Eğitim Danışmanlığı Yöneticisi
savastavsanci@turev.com.tr 
www.turev.com.tr  

* Savaş Tavşancı  (2009). Firmalardakkurumsallaşma  düzeyinin  rekabet gücüne etkisi üzerine bir araştırma. Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, yayınlanmış doktora tezi.

2 Haziran 2012 Cumartesi

GİRİŞİMCİLİK NE KADAR RİSK ALMAKTIR?



Bülent Orta
Stratejik Yapılandırma Danışmanı
Türev Danışmanlık Grup Başkanı

Girişimciliği bir risk almak olarak tanımlarsak, girişimciyi de risk alabilen kişi olarak tanımlayabiliriz. Buradan hareketle girişimciyi toplumun ihtiyaç duyduğu ürün yada hizmetleri üreterek ticari kazanç sağlamayı hedefleyen ve bu hedefe ulaşmak için elindeki kaynakları kullanarak  bir risk üstlenen kişi olarak tanımlayabiliriz. Girişimciliği risk alabilme kabiliyeti olarak tanımladığımızda bu risklerin önceden tanımlanabilir, tahmin edilebilir riskler olması gerekir. Girişimcilik sadece, herhangi bir konuda girişimde bulunacağım diye körü körüne, olası riskleri hesaplamadan, bu risklere karşı önlem almadan karar verip işe girişmek demek değildir. Bir girişimcinin en fazla üzerinde duracağı konu altından kalkabileceği riskleri üstlenmesidir. Başarılı bir girişim için doğru tanımlanmış iş fikriyle birlikte o fikri hayata geçirecek, yatırıma dönüştürecek bilgi ve uzmanlığa ihtiyaç vardır.

Girişimciler, kendi işinin patronu olmak, çocukları için bir şey yaratmak, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek gibi değişik nedenlerle kendi işlerini kurmayı istemektedirler. Başlangıçtaki amaç her ne olursa olsun girişimciler, topluma karşı sosyal, ekonomik, ailevi sorumluluklar taşımaktadırlar. Dolayısıyla da girişimciler karar verirken bu sorumlulukların farkında olarak hareket etmelidirler.

Bir girişimcinin el attığı alanda başarılı olması için bazı olmazsa olmazları yerine getirmesi gerekmektedir. Bunların başında iyi bir planlama gelmektedir. Planlamadan kasıt daha iş fikrinin oluşumundan fizibilite çalışmasının yapılması ve sonuçta fiili yatırım aşamasına kadar olan tüm süreçlerin kontrollü bir şekilde yönetilmesidir. Girişim öncesi iyi bir hazırlık döneminin yaşanması, genel piyasa ve sektör analizinin yapılması, buradan elde edilen verilere göre neyin ne şekilde yapılacağının öngörülmesi, bu öngörülere göre çalışma prensiplerinin tanımlanması ve bu prensiplere göre hareket edilmesidir.

Girişimcilerin sahip oldukları para, insan gücü, mekan, mal, enerji, çalışma azmi, bilgi gibi her türlü kaynağı heba etmeden, en fazla faydayı sağlayacak şekilde kullanmak için gerekli planlamayı yapmaları gerekmektedir. Eğer elde bulunan kaynaklar hesapsızca ve planlı olmayan bir şekilde harcanırsa karşılaşılacak sonuç maalesef hüsran olacaktır. Plansızlık her alanda olduğu gibi bir girişimci içinde sonun başlangıcı olacaktır. Çünkü yapılacak olan bir yatırıma kısa vadeli bakmamak gerekir. Uzun vadeli bir bakış açısıyla o yatırım planlanmalı ve ona göre hayata geçirilmelidir. Bir girişimcinin önde gelen hedefi artı değer yaratmak olmalıdır. Tabi hiçbir girişimci başlangıçta eldeki değerlerini yok etmek yada heba etmek amaçlı bir işe başlamayacaktır. Lakin plansızlık, bilgisizlik, deneyimsizlik, duygusallık ve profesyonel düşünememek girişimcileri hata yapmaya ve bu hatayı devam ettirmeye sevk etmektedir.
 
Bir girişimcinin iletişim becerisi, yöneticilik yetisi, liderlik vasıfları, karar verme yetisi, risk alabilme gücü ve denetim gücü gibi bazı gizli güçlere, özelliklere sahip olması gerekmektedir. İyi bir girişimci olmak istiyorsak mutlaka kendimizi yenileyen bir yapıda olmalıyız. Araştırmacı ve sürekli öğrenmeye açık olmalıyız. Çünkü  başarının sürekliliği için devamlı gelişme ve değişime ihtiyaç duyulmaktadır. Girişimci yenilikçi ve yaratıcı olduğu sürece başarısını sürekli kılabilmektedir. Aksi taktirde durağan bir yapıya sahip olmak girişimci açısından bir risk doğuracaktır. Keskin rekabetin yaşandığı tüm piyasalarda her atılan adım rakipler tarafından gözlenmekte ve buna göre hareket edilmektedir. Gerek genel piyasa yapılarının değişimi, gerek sektörel dinamikler, gerekse yaşanan sosyo ekonomik değişimler girişimcileri sürekli yenilenmeye itmektedir. Öncelikle birey olarak kendisini daha sonra kurduğu işletmeyi yenileyemeyen, günün şartlarına uygun hale getiremeyen girişimciler zaman içinde zayıflamakta ve hatta bir noktadan itibaren yok olmaya başlamaktadırlar. İşte burada karşımıza profesyonelleşme çıkmaktadır. Kişilerin ve işletmelerin profesyonelleşmesi yani duygularla değil kurallarla yönetilmesi, bireylere bağlı değil sistemle yönetilmesi gerçekleştirildiğinde elastik ve piyasanın dinamiklerini iyi gözlemleyip yorumlayabilecek bir yapıya ulaşmasına olanak sağlanmış olur.

Böylelikle mevcut durum iyi yönetileceği için gelecek ile ilgili olası riskler de öngörümlenip muhtemel çözümler hazırlanmış olacaktır.

Her girişimci mutlaka her şeyi kendisi yapmak zorunda değildir. Oluşturacağı ekiple bunu paylaşabileceği gibi yeterli olmadığı noktalarda danışmanlık şirketlerinden profesyonel hizmet sağlayabilirler. Böylelikle girişimciler gerek kendi işletmeleri içinde oluşturdukları kadrolarla gerekse de dışarıdaki firmalardan profesyonel destek alarak yatırımlarının daha güçlü ve geleceğe hazırlıklı işletmeler haline gelmesine olanak sağlamış olurlar.

Yukarıda da ifade ettiğim gibi "girişimcilik risk almaktır". Ancak, bu risk hiçbir zaman körü körüne üstlenilen bir risk değildir. Bu risk profesyonelce tanımlanmış ve buna göre üstlenilmiş bir risktir.

Sonuç olarak girişimciler açısından başarı, iş fikrinin oluşumundan fiili yatırıma kadar geçen sürecin tamamının iyi yönetilmesi gerekmektedir.